Geyik Göbekliği Dipsizi, Bursa, 30-31 Mart 2019
Geziye Katılanlar: Anıl Alyanak, Eren Kenan, Bülent Efe Temür, Recep Can Altınbağ, Halil Habip Atıcı
Halil ben ve Eren Kulüp odasında hazırlıkları tamamlayıp yola çıktığımızda saatler 18.45’i gösteriyordu. İlk hedefimiz zorlu İstanbul trafiğini aşarak Gebze yolunda bir dinlenme tesisinde bekleyen Efe ve Recep’i almaktı. Bu yolculuk yaklaşık 1 saat sürmüştü ve 5 kişi olarak yola devam etmeye başlamıştık. (Anıl, Efe, Recep, Eren, Halil) Araba besin bakımından oldukça zengindi. İnkese böreği (bknz. İnkese Gezi Yazısı), kasap köfte ve peynirli poğaçadan oluşan menümüzü çakma rulokatla da süsleyince tadından yenmez oldu. Osmangazi köprüsünden mi gitsek vapur mu kullansak dedik ama fiyatlara bakınca vapuru seçmek zorunda kaldık. Biraz beklemeli ve esintili vapur yolculuğunun ardından kamp alanına varmamıza yaklaşık 2 saat kalmıştı. Bursa otobanı Erenin en sevdiği yolmuş bilgisini de sizinle paylaştıktan sonra Eren ve Halil arasında geçen şu diyaloglardan bahsetmek istiyorum.
Eren: Halil nereden sapıyoruz?
Halil: Karacabey’i takip et.
Eren : Öyle bir tabela yok.
Halil: sen takip et işte.
Bu konuşmalar yolculuğun sonu için pek umut verici olmasa da sıfır hatayla vakit kaybetmeden kamp alanına en yakın olan köye ulaştık. Burada MAD Bursa’dan bizi karşılamaya gelen bir araba vardı onu takip ederek kamp alanına vardık. Gittiğimizde kamp kurulmuş ve ateş yanıyor vaziyetteydi. Hiç tahmin etmediğimiz biçimde sıcaklık oldukça düşük seviyelerdeydi. (-5 dereceymiş ama bunu sabah öğrendik) Bazı detayların son anda değişmesinden ötürü Eren’in teyzesinde kalma planı yatmış ben de konfor sıcaklığı artı 20 derece olan yazlık tulumumda yatmıştım.
Her ne kadar çok rahat olmasa da bir şekilde idare ediliyor bunu da test etmiş olduk. Halil sağ olsun sabah uyandığımızda tüm gece beni düşündüğünü ve gözüne uyku girmediğini söyledi. Döşeme ekibi (İdris, Kadir, Eren) güzel bir sucuklu yumurtanın ardından mağaraya girmek için hazırlanarak yola koyuldu. Biz de birkaç kişi mağaranın ağzını öğrenmek adına onlara eşlik ettik. Girişi oldukça dar ve yarık şeklinde inen dikey karakterli bir mağaraydı. Döşeme ekibinden 1.5 saat sonra sonra ben, Efe ve Baki ölçüm yapmak için mağaraya girdik. İlk inişin ardından mağaranın hemen hemen her inişinin başında düşmeye müsait oldukça fazla taş bulunuyordu. Mağarada kaldığım yaklaşık 8 saat boyunca taş düşme olayına oldukça şahit oldum. O gün mağarada en çok duyduğum kelime “taaaaaş”tı. Mağara ilk inişin başından son inişe kadar taş düşmeye olanak sağlayan bir yapıdaydı. Ölçümü hızlıca bitirsek de taş düşme riski ayrıca diğer ekiplerin mağara girişleri ve çıkışlarından ötürü birkaç saat içerde oturmak zorunda kaldık.
Hedefimiz cumartesi akşamı en geç 8 gibi yola çıkmaktı fakat mağarada geçen sürenin uzaması ayrıca bizden sonra Halil ve Recep’in mağaraya girmesiyle bu süre tahmin ettiğimizin çok üzerine çıktı. Mağaradan çıkmalarını beklerken çadıra gidip biraz uyumayı düşünüyordum ki Eren de benimle aynı düşünceye sahipmiş. İki saate çıksalar biz bir saat uyuyup kalkarız sonra çadırı toplarız fikrinin bir hata olduğunu biraz geç anladık. Tabi çıkışlarının bu kadar uzayacağını o an tahmin etmemiz çok zordu. Daha sonra baktık ki çadırımız yok önce arabada beklemeye daha sonra uyku tulumlarını da çıkarıp arabada biraz kestirmeye başladık. Sonuç olarak çıktıklarında saat 04.30’du. Bu saatte dönmek hem bizim hem de arabayı kullanacak Eren için zor olacaktı. Eren’in teyzesine gitmeye karar vererek hazırlanıp yola çıktık. Gittiğimizde saat 06.30 olmasına rağmen bizi enfes bir sofra bekliyordu. Sosisli çöreğin tadı hala damaklarda. Sadece 4 saat uyku hakkımız vardı çünkü hem oy kullanmak hem de toplantıya yetişmek için erkenden yola çıkmamız gerekiyordu. Sabah uyandığımızda bu kez müthiş bir kahvaltı bizi bekliyordu. Eren’in kuzeninin piyano resitali eşliğinde harika bir kahvaltı yapıp yola çıktık. Bu sefer Eren’in ufak bir hesabıyla paraya kıyıp Osmangazi köprüsünden geçerek İstanbul’a hızlıca ulaştık ve evlere dağıldık.
Bizi ağırladıkları ve bu araştırma gezisine katılmamızda bize yardımcı oldukları için MAD Bursa ve UMAST’a teşekkürler.
Anıl Alyanak